Tanzimat’tan beri yakından takip ettiğimiz Fransız vergi ve idari düzenlemelerini benimsemek adına bir adım daha atıyoruz. Bu kez yeni bir vergiyi Fransa’da konulduktan yaklaşık üç ay sonra ve dünyada ikinci ülke olarak uygulamak üzereyiz: Dijital hizmet vergisi yasa taslağı geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçti ve önümüzdeki haftalarda Genel Kurul’da görüşülerek yasalaşması bekleniyor.
Vergi neden kondu?
Dijital hizmet vergisinin çıkışının Fransa’da da Türkiye’de konmasının iki ana nedeni var:
Birinci ve pratik neden kamunun yeni vergi geliri ihtiyacı. Fransa’da benzine konan vergi geçen sene büyük protestolara neden olunca geri çekilmişti. Dijital hizmetler bolca vergi alınabilecek yeni bir alan olarak ortaya çıktı. Türkiye’de, özellikle ithalatın yeni kurda hızla düşmesiyle gümrük vergileri ve ithalat KDV’si düştüğü için bütçe açığı hızla büyüyor ve yeni vergi gelirine ihtiyaç var.
Başka ülkeler de vergi gelirine ihtiyaç duyunca, kullanıcıların ücretsiz olmasına alıştığı dijital hizmetleri hedef alıyor. Mesela geçen hafta Lübnan’da Telekom tekelinin sahibi Hariri, Whatsapp üzerinden telefon görüşmelerini vergilendirmeye kalkınca halk sokağa dökülmüştü. Hariri, geçen gün istifa etti.
İkinci ve daha felsefi neden ise, global dijital teknoloji şirketlerinin verdiği hizmetlerden elde ettikleri karı, hizmeti kullananların yerleşik olduğu ülkelerde kaydetmemeleri. Bu şirketlerin çoğu “iki taraflı piyasa”lara dayanarak iş yapıyor. Örnek olarak, Facebook kullanıcılarından ücret almıyor. Ama verisini aldığı kullanıcılara gösterdiği hedeflenmiş reklamları verenlerden ücret alıyor. Bu ücret Fransa dışında ülkelerde gelir olarak kaydediliyor. Başka bir ifade ile, Fransa’daki kullanıcıların verilerini toplayıp, bu veri ile işlettiği yapay zeka hizmetlerini üçüncü taraflara vererek bu taraflardan kazandığı paranın vergisini Fransa’da ödemiyor.
İşte bu nedenle, Fransa dijital hizmet vergisini, kar üzerinden değil, ciro üzerinden alınan bir vergi olarak tasarladı. Yani Fransa dijital teknoloji şirketlerine şöyle diyor: Sen karını benim ülkemde göstermezsen, ben de cirondan vergi alırım.
Uluslararası tepki
Fransa ciro üzerinden vergi alınacak oranı %3 olarak tespit etti. Dijital hizmet vergisi Fransa’da kanunlaştıktan ve başka Avrupa ülkelerinde de değerlendirmeye alındıktan sonra, gelişmiş ülkeleri bir araya getiren G7 ülkeleri konuyu gündeme aldı. G7, 2020’ye kadar bu alanda uluslararası standart oluşturması için OECD’yi görevlendirdi. Varılan mutabakat çerçevesinde, Fransa eğer 2020 yılında üzerinde uzlaşılacak vergi %3’ten düşük olursa, mevcut uygulamada tahsil ettiği vergilerle bu oran arasındaki farkı mahsup edeceğini açıkladı. Buna mukabil, ABD de mutabakat sağlanana kadar Fransa’yı Dünya Ticaret Örgütü (WTO) nezdinde şikayet etmeyeceğini açıkladı.
Beklenmeyen sonuçlar
Türkiye’de konulması öngörülen vergi oranı ise ciro üzerinden %7,5. Dijital hizmet vergisi yürürlüğe girerse bir dizi “istenmeyen sonuç” ortaya çıkacak:
- Mevcut haliyle dijital hizmet vergisi en kolay nasıl alınırsa öyle alalım şekliyle tasarlanmış gibi duruyor. Mesela Fransa’da açık hükümle kapsam dışında tutulan ödeme kuruluşları, yabancı şirketlerin ödeyeceği vergiden mesul tutulmuş. Bu durumda, yabancı şirketler ödemelerini Türkiye’deki kuruluşlardan almak yerine, muhtemelen yabancı ödeme kuruluşlarını tercih edecekler. Yani vergi alalım derken, finansal suçlar ve milli güvenlik açısından takip ettiğimiz ödeme verilerinden de yoksun kalabileceğiz.
- Türkiye’deki dijital hizmet şirketlerinin, uluslararası dijital şirketlere satılması zorlaşacak, bu nedenle dijital alanda yeni startap kurmak ve büyütmek muhtemelen güçleşecek. Çünkü, artık startap şirketleri 5–8 senelik vadelerde satılmak üzere kuruluyor, bu vaadle büyümesini sağlayacak girişim sermayesi fonlarından yatırım alıyor. Eğer satış imkanı azalırsa, yeni şirket kurmak ve büyütmek de zorlaşacak. Peki satış imkanı neden azalacak? Kanunda global bir şirketin parçası olmayan startaplar dijital hizmet vergisinden muaf tutulurken, satılarak bir global şirketin parçası haline gelenler %7,5 vergiye tabi hale geliyor. Mesela E-bay’in sahibi olduğu Gittigidiyor.com dijital hizmet vergisi öderken, birebir aynı faaliyeti yapan başka bir e-ticaret şirketi aynı vergiyi ödemeyecek.
- Aslında global dijital teknoloji şirketlerinin hepsi Türkiye’deki kullanıcılardan topladığı veriyle geliştirdiği hizmetleri üçüncü taraflara satarak para kazanmıyor:
- Fransa’da dijital hizmet vergisinin amacına uygun sınırı iyi çizebilmek için, vergi sadece reklam ve pazaryeri faaliyetleri ile sınırlanmıştı. Bizde video, müzik, oyun, vb. üçüncü taraflar üzerinden para kazanılmayan hizmetler de vergiye tabi olacak.
- E-bay, Amazon (Amazon Web Services hariç) gibi Türkiye’de fiziksel yatırımı da olan e-ticaret şirketleri %2–3 marjla çalışırken, tüm operasyonunu yurtdışından yürütme lüksüne sahip olan Facebook %38 marj ile çalışıyor. Ancak hepsine ciro üzerinden %7,5 vergi uygulanacak. Dijital hizmet vergisi iş modelleri ve kar marjları arasında farklılık gözetmiyor.
4. Dijital hizmet vergisi, Facebook gibi tekel konumunda olan ve yüksek marjla çalışan şirketler tarafından rahatlıkla son kullanıcıya yansıtılabilecek. Bugün internet üzerinde tüketiciye yönelik ürün pazarlamak istiyorsanız, zaten Facebook’tan başka seçeneğiniz yok. Kendi pazarında hakim durumdaki şirketler, Fransa’da da dijital hizmet vergisini doğrudan değer zincirinde aşağıya yansıtmıştı.
5. Türkiye’nin kısa vadeli adımlar yerine, dijital politikalarla ilgili kendi ölçeğindeki diğer gelişen pazarlarla beraber G20 gibi uluslararası forumlarda pozisyon oluşturması ve uluslararası mimarinin kendi menfaatleri doğrultusunda şekillenmesine çalışmasında fayda var. Ancak böyle yaparsak, hem bu piyasalarda rekabetin geliştirilmesi hem de vergi gelirlerinin hakkaniyetli paylaşımı için uzun vadede sürdürülebilir düzen kurulmasına katkıda bulunmuş oluruz.
Dijital hizmet vergisi somut ulusal ihtiyaçların ve dijital ekonominin getirdiği yeni küresel düzenin sonucu. Ancak şeytan detaylarda gizlidir. Verginin hedefine ulaşıp ulaşmayacağını da kanundaki detaylar belirleyecek. Bizdeki uygulamada, vergi yükü esas hedeflediği şirketler üzerine düşmek yerine, hedef dışındaki birçok şirkete ve bu şirketlerden hizmet alan veya aracılık eden Türk şirketlerine yansıyacak gibi duruyor. Gerek yerel gerekse uluslararası paydaşlarla daha etkin diyalog kurularak detaylardaki sakıncaların düzeltilmesi ve global açıdan örnek bir uygulama oluşturulması mümkün.
Bunun için öncelikle vergi gelirimi nasıl artırırım değil, dijital hizmet piyasalarındaki aksaklıkları nasıl düzeltirim diye düşünmemizde fayda var.